Geçen haftasonu iş için Antalya’da Beldibi oteller bölgesine gittim. Cumartesi sabahım rahat olduğu için işleri ayarlayıp uzun koşumu yapayım dedim. Hedefim Göynük Kanyonuna koşarak gitmek ve toplamda 21+ km veya 3 saat koşmaktı.

Koşu sonrası yavru limonum ve Xenon ceketimle

Sabah saatim 06:00da çaldığında önceki akşamdan başlayan sağnak aynı hızda yağıyordu. Havanın aydınlanması için biraz daha kaldım yatakta. Yarı uyku halinde vicdanım saatime tekrar baktırdı, 6:30da yataktan çıktım. Dünden beri yemeklerde tatlıyı boş geçiyordum ve kendime ödül olarak ancak koşu hedefimi tutturursam öğlen için izin vermiştim. Bu tip kişisel “sözler” havanın ve motivasyonunuzun kötü olduğu zamanlarda önemli olabiliyor. 15dakika sonra otelin ana girişindeki görevlinin şaşkın bakışlarıyla fırtınalı sokağa koşarak çıkmış, batıdan esen rüzgara karşı ilerlemeye başladım. Antalya’da en son Mart ayındaki Runtalya’da yine yağmur ve fırtına ile koşuya başlamıştım. Bu şehir beni mi bekliyor fırtına için?
Asfalttaki ilk 2.5km havadan dolayı zordu. Eldivenlerimi odada bırakmanın bedeli daha hızlı koşmaya çalışmaktı. The North Face Xenon GTX paclite ceketimin cennetten çıkma olduğunu düşünek devam ettim. Orman müdürlüğü tabelasının silüetini tanıyarak Göynük Kanyonu yoluna saptım. Rüzgardan korunaklı parke taş yol ve kaldırımlarda topuk basmamaya dikkat ederek ilerlerken iş keyifli olmaya başladı. Pansiyonlar ve ufak bir köyden geçip 5-5.5km sonra yol bir çitte son buldu. Çitin arkasında Likya yolu tabelaları ve havlayan köpekler, üzerinde ücret tarifesi, kapısında kilit vardı. Sabahın 7si. Çitten atlamayı düşünsem de gürültücü köpekler yeterince caydırıcıydı. Bozuk bir orman yolu sağa tırmanıyordu ve ilerlemeye karar verdim. Sahil yolunda asfaltta koşmaktan daha eğlenceli olacağı kesindi. Birkaçyüz metre boyunca tırmandıktan sonra sağ tarafta Ali’s Garten işaretli bir kaya ve yanından inen patikayı gördüm. Aşağıda pansiyonun tabelasını ve okuduklarımdan bu şark kurnazı vatandaşımızn Likya Yolu işaretlerine çok benzer işaretlemeler ile yürüyüşçüleri kendi tesisine çektiğini duymuştum. Devam ettim… Sonra Ali’nin kırmıız izlerini fark ettim…yukarıdan gelen yolu kendi patikasına çekiyordu. Bingo! O zaman bu izler LYna çıkıyor, diyerek adımlarımı güçlendirdim. Rampa koşu için sert bir eğimde, yavaş tempo yolu bitirdim. Yol bitti ama izler devam ediyor. Ormanın içinde belli belirsiz bir patikada bazen zorlanarak yükselmeye devam ettim. Ilgaz’ın koşulmaz dediği yerler burasımıdır diye düşünerek yürürken ince bir patika vardı izler. Batı-kuzeybatıya devam etmeye başladım. Dar ama hızlı koşulabilir, maceralı bir etap başlamıştı. Sağlam zeminde dallardan kaçarak, eğilerek, bazen uzn veya yüksek adımlar atarak bir yay çizip minik bir tepe çıkmaya başladım. Kanyondan uzaklaşlaşıp tepelern güneyinden doğuya doğru, LYnun doğu ucuna gidiyordum… Veya belki Ali beni uzun yoldan aşağıya, bahçesine indirecekti. Geri dönüp batıya devam etmeye karar verdim. Demin ki etabı hafif yokuş aşağı, hızla ve büyük bir keyifle inip patikaya çıktığım yere döndüm. Belirgin patikam tatlı bir eğimle iniyordu. Dikkatlice macera dolu etaplardan koşmak büyük bir keyifti. Çitlerin arkasına düşme umuduyla koşarken Ali denen adamın ciddi bir işaretleme mesaisi yaptığını fark ettim.
Hav hav havvv… Bunları tanıyorum…deminki beyaz ve kara köpekler. Beni tanıdılar ama koşan manyak adamdan kaçtılar. Patika birkaçyüz metre daha hızla indi ve… Demin çıktığım toprak yangın yolun, tam da Alinin tabela kayasına çıktım… Demin sola bakmamışım. Demek ki Ali yukardan inilebilecek her olası patikayı işaretlerle bahçesine bağlamış. Bahçesini merak etmiyorum, hala kilometrelerim de eksik. Yoldan çitlee dönüyorum. Kapı açık ve elbette bir bekçi var. Önce ingilizce, sonra Türkçe para istiyor. Bir koşup gelsem, valla yürümeyeceğim yolu, başına bakayım? Yok, arkadaş yasakçı, müdürleri de içerdeymiş… Zaten dere yüksekmiş ama 200mt sonraki dereye gitmek için de 5TL vermem gerekli… Sinirle çıkıyorum kapıdan ve bahçeler araında taşkın dere boyunca aşağıya dönüyorum. İlk köprüden karşıya geçip yukardan yükselme niyetindeyim ama köyde sürekli yanlış sokaklara sapıyorum. 17km sonra geri dönmeye başlıyorum. Yere düşmüş bir limonu yiyerek enerji ve elektrolit topluyorum. Yağış serpinti, rüzgar sahilde tekrra başlıyor ama artık arkamdan estiği için rahat. Otele girdiğimde 21.7de kapatıyorum saati. (Daily mile dan indirmek için: http://www.dailymile.com/people/canero/entries/11935070# )

Beldibi otellerinde kalanlar için 10-15km, taksi veya arabayla yaklaşacaklar için 3-8km patika koşu parkurları için bir ön keşif yaptığımı fark ediyorum. Acaba sevili Ali patika koşularından haberdar mı? Belki hali hazırdaki işaretleri google earthte işaretlese ve internete “TRail Running Göynük-Ali’s TRail” diye koysa, bir sürü Alman, Fransız ve Rus turist gelir koşar, ona sövmek yerine bira meşrubat, hatta patates alır… Bir de şanı olur: Göynükte bir Ali var, patika ağı işaretlemiş, koşması acaip zevkli… Bakalım, Ali’yle tanışmaya çalışacağım..

Share This